Güncel Makaleler
“1100 sene önce müslüman olduktan sonra Allah’ı tanımışız, Peygamberi tanımışız. Sadece biz tanımakla kalmayalım, herkes Allah’ı tanısın, müslümanlığı tanısın, Türklüğü tanısın, ezanı bilsin, ay yıldızlı bayrağımızı bilsin diye, Orta Asya’dan Orta Doğu’ya, Orta Doğu’dan Anadolu’ya, Anadolu’dan Gelibolu’ya, Gelibolu’dan da Rumeli’ye ve Balkanlara gelmişiz. Ve burasını ebediyen yurt edinmişiz.”
Bizim Kızıl Elmamız
Herkesin bir kızıl elması olmalı. Bizim kızıl elmamız da Peygamber Efendimizin hedeflerinin yolunda kapının eşiği, paspası olmaktır.
“Rumeli Bizim Kızıl Elmamızdır”
Edirne İli Meriç İlçesi Serem Köyünde düzenlenen Rumeli’den Geliş Ve Çeltik Şenlikleri’nde konuşan Hasan Gümüş, “1100 sene önce müslüman olduktan sonra Allah’ı tanımışız, Peygamberi tanımışız. Sadece biz tanımakla kalmayalım, herkes Allah’ı tanısın, müslümanlığı tanısın, Türklüğü tanısın, ezanı bilsin, ay yıldızlı bayrağımızı bilsin diye, Orta Asya’dan Orta Doğu’ya, Orta Doğu’dan Anadolu’ya, Anadolu’dan Gelibolu’ya, Gelibolu’dan da Rumeli’ye ve Balkanlara gelmişiz. Ve burasını ebediyen yurt edinmişiz.” dedi. İstanbul’da bulunan Serem Köy Yardımlaşma ve Kültür Derneği’nin bu yıl ikincisini düzenlediği program 29 Mayıs 2011 Pazar günü gerçekleştirildi. Yoğun katılımın gerçekleştiği program coşkulu ve duygulu anlara sahne oldu.
Açılıma Evet Ama…
Son ayların en önemli gündem maddesini, değişik inanç ve kanaat kesimlerine yapılacak açılımlar oluşturuyor. Toplantılar, çalıştaylar, tartışmalar devletin en üst kademesindeki zevatın katılımıyla yoğun olarak devam ediyor.
Açık Teşekkür
“İnşaallah bir imza daha atıyoruz” yazımı yazarken, riskli bir iş yaptığımı biliyordum. Sonuçta hiç aranmama durumu olabilirdi. Hani padişahın çocuğu hastalanmış, hekimler hastalık için süt banyosu önermiş. Padişah, havuz dolusu sütü nasıl bulurum? En iyisi ilan edeyim sevenlerim birer kova süt dökerse havuz dolar demiş. İlan ettirmiş; bu gece padişahı sevenler birer kova sütü havuza döksünler. Konu komşu birer kova dökmüşler. Dökmüşler ama nasıl olsa öbür komşu süt dökmüştür, ben bir kova su döksem anlaşılmaz, sütün içinde kaybolur diye tüm dökenler su dökmüş. Padişah sabahleyin bakmış havuz dolu, dolu fakat sütle değil suyla dolu.
İnşallah Bir İmza Daha Atıyoruz.
Olur mu? Olmaz mı? Diye düşünürken hamd olsun oldu. İçi nasıl dolacak? Doldurabilecek miyiz? Derken salonlarımız yetmez oldu. Kütüphane salonumuz, konferans salonumuz gelenleri almıyor. Dostlarımız geri dönmesinler diye kapalı devre tv’ler devreye girdi.
Önce bize ummadığımız ikramları lütfeden Allahu Teala’ya hamd ediyorum. Sonra da İstanbul’dan, Kocaeli’nden, Bolu’dan, Trakya’dan, yurtdışından, yurtiçinden bize yardımcı olan herkese, Mimar Sinan Vakfı çatısı altında faaliyet gösteren platformlarda hizmet edenlere;
Balkanları Dolaştık. Heyecanlandık, Mutlu Olduk. Bazen De Hüzünlendik – 3.
Balkanların yerlilerinden İslam’la şereflenenlerin milletimize bağlılıkları her zaman üst seviyede olmuştur. Bu bağlılık artarak devam ediyor. Onlar balkanları baba ocağı, Anadolu’yu ana kucağı olarak görürler. Gözleri hep Türkiye’dedir. Türkiye’nin sancısı onların sancısı, Türkiye’nin gelişmesi onların sevinç sebebidir.
Balkanları Dolaştık. Heyecanlandık, Mutlu Olduk. Bazen De Hüzünlendik – 2.
Bulgaristan’ın kuzeyini dolaştıktan sonra Sofya’ya doğru inişe geçtik. Verimli toprakları, ormanları, akarsuları seyrederek, yaylaların tertemiz havasını teneffüs ederek öğle namazında Sofya’ya vardık.
Balkanları Dolaştık. Heyecanlandık, Mutlu Olduk. Bazen De Hüzünlendik – 1.
Bir grup arkadaşımızla çoktan beri niyetlendiğimiz, gerçekleştirmekte geciktiğimiz seyahatimizi sağ-salim Allah’a hamd olsun tamamladık. Tarih kitaplarından okuduğumuz, büyüklerimizden hikâyelerini dinlediğimiz toprakları gözümüzle gördük.
Osmanlı bakiyesi evlad-ı fatihanı, camileri, köprüleri, kaleleri, çarşıları, mezarları, çınarları ziyaret ettik. Hepimiz heyecanlandık.
İstişare Eden Pişman Olmaz
Ramazan kalbi hayatımızın derinleşmesine, nefsi isteklerimizin dizginlenmesine, Kur’an-ı Kerimle dostluğumuzun pekişmesine vesile olduğu gibi toplumla ilişkilerimizin gelişmesine de vesile oluyor.
Sevdiğimiz, beraber olmayı arzuladığımız dostlarımızla Ramazan’da daha sık bir araya geliyoruz. Fakirlerle, düşkünlerle, öğrencilerle dertleşme, aynı ortamları paylaşma imkânı buluyoruz. Teravih namazları, iftar sofraları, çevre gezileri, fıtralar, zekâtlar, yardım kolileri çevremizle kaynaşmamızı sağlıyor.
Hata Düzeltilmeli
Define yayınlarından M.Fethullah Gülen imzasıyla, el-Kulubu’d Dâria (Yakaran Gönüller) isminde bir dua kitabı yayınlandı. Bu kitap aynı isimle daha önce de ışık yayınlarınca basılmıştı. Kitabın müellifi olarak ilk baskıda Ahmet Ziyaeddin Gümüşhanevi şimdi ise M.Fethullah Gülen ismi geçiyor.
Bu değişikliği yadırgadım. Esasında kitap her ne kadar tashih ve tasnife tabi tutulmuş olsa da aslı, Ahmet Ziyaeddin Gümüşhanevi’nin Mecmuatül Azhab kitabından alınmadır.
Hamd Ediyorum
Ait olduğumuz İslam medeniyetinin en kısa tanımı şöyle yapılabilir. Yaratıcıya itaat, yaratılmışlara hizmet. Biz Allah’a itaati özgürlüğün zirvesi kabul ederiz. Esiri olduğumuz mal, mevki, şehvet bağlarından kurtulmadır Allah’a itaat.
Bizim hizmet anlayışımız, çıkarsızdır, karşılıksızdır. Hizmetin karşılığı beklenirse sunulan hizmet olmaktan çıkar, dünya geçimini sağlamak olur, şöhret olur. Hatta hizmetten teşekkür bile beklenmez. Hizmetin karşılığı ebedi hayatta, hizmet edilenlerin yaratıcısından beklenir. İyilik yapılır, denize atılır, balık bilmez ama hâlik bilir.
Hizmet ulvi karakterli insanların işidir. Kendi zevkinden önce başkasının zevkini, kendi hayatından önce başkasının hayatını düşünebilmek. Allah’a kul mahlûkata hizmetkâr olanlar Allah’ın yeryüzündeki halifeleridir. Her zaman söylediğim, her ortamda konuştuğum bu cümleleri neden tekrar ettim.
Üstad Necip Fazıl’ı Rahmetle Anıyoruz.
Üstad’ı rahmetle, coşkuyla, minnetle, hürmetle, muhabbetle anıyoruz. Vefatının üzerinden 26 yıl geçti. Anılmaya devam ediliyor. Anılacak, anılmalı.
Üstad son 100 seneye değerlerimizin rengini veren kutup yıldızlarındandır. Son yüz senenin cesur, gür, derin, ödün vermeyen, eğilmeyen, bükülmeyen sesidir. Öyle görünüyor, tarih onu yazdı, yaşayanlar daima anacaktır.
Yüksek dağların dumanı, rüzgârı eksik olmaz. Büyük kafalarda sorular bitmez. Sorular, sorular, üst üste sorular. Bu tür kafaların durulması genelde şokladır. Medeniyetimizin irfan okyanusu, sekinet deryası tasavvufladır. Muhammed İkbal aradığını İslam diyarı Pakistanda bulamadı. Avrupada, Paris’te buldu. Parisin yerlisinde değil, Paris’e önceden giden bir Anadolu ereninde buldu. Hz. Mevlana’da buldu. Bir dünya markası olan Hz. Mevlana’nın Mesnevisinde.
Övülmüş Komutan Ve Fethi Yad Ederken
29 Mayıs 2008 İstanbul fethinin 555. yıldönümü. Peygamberler yalan söylemez, konuştukları doğrudur, yaptıkları doğrudur, geleceğe yönelik vaad ettikleri doğrudur.
Peygamber Efendimizin İstanbul’un fethi müjdesi de doğruydu. Ancak gerçekleşmesi için 827 yıl beklendi. Övülmüş komutan olmayı kim arzu etmez. Bu övgüye mazhar olmak için 28 defa İstanbul fethine teşebbüs edildi.
Lütfa eren Çelebi Mehmet Han oğlu Sultan Murat Han oğlu Sultan Mehmet Han oldu. Fatih Sultan Mehmet, 27–28 Mart gecesi 1432’de Edirne’de doğdu.Annesi Hatice Âlime hanımdır. Babası ve annesinin özel ilgisiyle çocukluğundan itibaren çok iyi yetiştirildi. Dini ve dünyevi bilgileri en yetkili şahsiyetlerden aldı.