20 Nisan, son peygamber, Peygamber Efendimizin dünyaya gelişlerinin 1439. yıl dönümü. Bu münasebetle Onun bazı özelliklerini yazmak istiyorum.
1- Peygamber Efendimiz Mekke’de doğdu. Mekke Hz. Adem’le Hz. Havva’nın dünyada buluştukları, evlendikleri, çocuk sahibi oldukları şehirdir. Dünyada ilk kurulan şehir Mekke’dir. Bütün şehirlerin anası, hangi dinden, hangi ırktan olursa olsun bütün insanların baba-ana ocağıdır. Son peygamber de Mekkelidir.
2- Peygamber Efendimiz, Allahu Teala’nın canlıları yarattığı gün olan Pazartesi, tabiatın kış uykusundan uyandığı, yazın müjdecisi, ilk baharın ilk ayı nisan ayında dünyaya geldi. Nisan bereketi ayrı berekettir. Onun için halk arasında martta damlamasın, nisanda dinmesin diye dua edilir. Nisan yağmurunda iki rahmet vardır çünkü. Yağmur rahmeti ayrıca alemlere rahmet sebebi son peygamberin rahmeti.
3- Peygamber Efendimiz, 124 bin nebinin, 315 resûlün, 5 seçkin ulu peygamberin sonuncusu, mührü, zirvesidir.
4- Getirdiği Kur’an-ı Kerimin bu yıl, inişlerinin 1400. yıl dönümü. Bu kadar sene üzerinden geçmesine rağmen, dost düşman bütün araştırmacılar Kur’anda ilmi yanlışlığın olmadığında hem fikirlerdir. Dil bilimciler onda dilbilgisi kurallarına uymayan ifade bulamadılar. Bu gün dünyada en fazla tartışılan, en fazla satılan, en etkili kitap Kur’andır. Çok ilginçtir. Dünya tarihinde ezbere bilinen tek kitaptır. Hem de milyonlarca kişi tarafından ezberlenen bir kitap. Kur’an-ı Kerimi baştan sona ezbere bilenlerin sayısı sadece ülkemizde yüz binin üzerindedir.
5- İnsanlar içinde en fazla merak edilen hayat, Peygamber Efendimizin hayatıdır. Doğumundan vefatına, özel hayatından toplum hayatına her yönüyle araştırılan bu hayatta yanlışlık, eğrilik yoktur.
6- O, güzel ahlak kurallarının tümüne sahiptir. Hayatında şaka bile olsa yalan söylediği, verdiği sözü çiğnediği, dilenciyi geri çevirdiği, fakiri, garibi, yetimi, düşkünü, terslediği görülmemiştir. O, yetimlerin, kimsesizlerin kolu kanadıydı. Sokakta oynayan çocukları görürse onlara katışır, oyunlarına eşlik eder, onlara güzel isimlerle seslenir, başlarını okşar, dizine oturtur, sırtına alır, binek üzerinde ise bineğini onlarla paylaşırdı. Peygamber Efendimizin sırtlarında güvercin yumurtası büyüklüğünde bir ben vardı. O ben, son Peygamber oluşlarının mührüydü, işaretiydi. Çocuklar gelir Peygamber Efendimizin sırtlarını açar benle oynarlardı. Çocukların sevgili dostu Efendimiz bu oyunlarından memnun olur, dakikalarca oyunları bozulmasın diye yerlerinden kalkmazlardı.
7- Alçakgönüllüydü. Ata da biner, eşeğe de biner, yaya da yürürdü. Yemek seçmez, önüne sirke konulsa sirke ne güzel katık der, zengin-fakir ayırmaksızın davetlere katılırdı.
8- Temiz giyinmeyi, temizliği severdi. Temizlik malzemelerini, misvağını, tarağını, aynasını, saç ayırma kemiğini, güzel kokusunu, su kabını savaşa çıkarken bile yanında götürürdü.
9- Kimi görürse selam verir, elini tutar, karşısındaki elini bırakmadan elini bırakmazdı. Biri konuşurken, konuşana bütün vücuduyla döner, gözlerinin içine bakardı. Hastaları ziyaret eder, onların alınlarını okşar, cenazelere katılırdı.
10- Yeşile, akarsuya bakmaktan, kırlara çıkıp gezinmekten hoşlanırlardı.
11- Tane tane konuşur, bazen anlaşılsın diye cümleleri üç kere tekrarlardı. Konuşmaları suçlayıcı, tahakküm edici, korkutucu, incitici değil, rahatlatıcı, ferahlatıcı, müjdeleyiciydi. Konuşurken tebessüm eder, kelimeler mübarek ağızlarında inciler gibi sıra sıra olurdu.
12- Az yerler, suyu bir dikişte değil, üç nefeste içerler, yemek ve su kapaklarının örtülü olmasını isterlerdi.
13- Vefatlarından önce son tavsiyeleri namaza, namaza dikkat edin, yönettiğiniz insanlara güzel davranın, aile yapınızı kollayın şeklinde oldu.
14- 63 yıllık müstesna hayatını Peygamber Efendimiz “Yüce dosta gidiyorum, yüce dosta.” Kelimeleriyle tamamladı.
Ruh-i paklarına binlerce salat, binlerce selam olsun.